15 Ocak 2012 Pazar

Çığlık


24 Can
Malatya Adli Tıp Kurumu’nda 24 can…
Yan yana dizili, yalnız ve mağrur ölüler. Kimyasal silah ve napalm bombalarıyla yanıp kavrulmuş, kolu, bacağı, başı, gövdesi olmayan, tanınmaz hale getirilmiş 24 can. İzlemeye dayanamadığın için kapayacağın bir film sahnesi değil yaşanan, ne görmezden gelebilirsin başını çevirip, ne de kalkıp gidebilirsin kendi dünyana. Çünkü bilirsin ki o gülüşü yarım kalmış çocuk senin de kalbine dokunmuştur bir zaman. Derin bir ahh çekersin çaresiz. Vahşetin soğukluğuna inat sarılmak istersin o cansız bedenlere, bir çift yanık ayağa…
Düşünmek bile istemezsinsin, o ayağa nasıl da özlemle sarılacak anneyi. Bir mezarı olacak en azından derken o, sen kahr olacaksın çaresiz.
Tanıyamadığı için kendine küsecek belki bir baba, oğlunun yanık bedenini…
Rukensiz bir hayat soğutacakken yüreklerimizi…
Bu acı seyircisiz bizim.
Türkiye, Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme’yi 14 Ocak 1993′te imzalayıp, 3 Mayıs 1997′de ise yürürlüğe koymuş olmasına rağmen;
-1994’te Bezar Dağı’nda örgüte katılmak isteyen 22 dershane öğrencisinin katlinde,
-2009 Ramazan Bayramı arifesinde Çukurca’da 8 HPG gerillasının öldürülmesinde
ve daha birçok defa kullanılmasında çekince ve sakınca görmemiştir. Kimyasal silahların kullanımının, dünya devletlerinin çok imzalı, çok maddeli anlaşmalarında yasaklanmış olması bile yıllardır Kürde reva haline, Halepçe Katliamı da dahil olmak üzere büyük bir sessizliğin, lal olmanın dumur hali.
Ve şimdi 35 insanın katledilmesinde kimyasal silah kullanılmış olması iddiası karşısında yine derin suskunluk hali. Evet, korkuyorum çünkü suskunluğumuz gün gelecek kendi sesimize yabancı kılacak bizi…
Ve bu suç bana ortak olma diye bas bas haykırıyorken…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder